Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar

“Tek bir hareket, eğer yeteri kadar radikal ve katıksız bir hareketse dünyanın bütün vatandaşlarıyla iletişim kurabilir, halife ve doğru yoldan sapmış Müslümanlar arasındaki bağı yeniden kurabilir, yeni gönüllüleri kendilerine çekebilir ve savaşın gidişatını değiştirebilir.”

Sınıfsal farklılıklar, ayrımcılık, kültür çatışmaları gibi önemli meseleleri refah seviyesi yüksek bir Avrupa ülkesinde yaşayan göçmenler üzerinden anlatan Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar, yakın dönem çağdaş edebiyatın sert ve etkileyici eserleri arasında özel bir yere sahip. Johannes Anyuru’nun kaleme aldığı romanda terör, Batılıların göçmen korkusu, faşizm ve inanç gibi derin konular mercek altına alınıyor. Anyuru, kişisel ve toplu travmalarla boğuşan bireylerin sürükleyici hikâyesini incelikle örerken yeni bir üslupla okura derin bir okuma zevki de vadediyor. Bir yanda geçmişin, bugünün ve geleceğin tasvirleri birbirini takip ediyor; diğer yanda anlatı perspektifi sürekli değişerek okurun heyecanını zirvede tutuyor. 

Anyuru’nun çalışmalarında öne çıkan temalardan biri de kimliğin keşfi ile ilgili. Roman, farklı kültürler ve topluluklar arasında sıkışıp kalan bireylerin mücadelesine ışık tutarken karakterlerin karşılaştıkları zorlukları âdeta bir ruh bilimci gibi ele alıyor.

Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar, sert politik gerçeklerin cesur bir kurguyla birleştiği sürükleyici bir eser. Kitap; İsveçli bir yazarla, adli psikiyatri kliniğine yatırılan genç bir kadının öyküsünü anlatıyor.

“Ben onları pencereden seyrediyorum. Kahkahalarını duyamıyorum ama korkuyla attıkları çığlıkları, makineli tüfek sesini, nesnelerin kırılma sesini ve bedenlerinin savrulma sesini duyuyorum.”

İsveç’te gerçekleşen bir terör saldırısının ardından romanın ana kahramanlarının her birinin hayatı geri dönülemez biçimde değişir. Üç genç, İslam dinine ve Hz. Muhammed’e hakaret içeren çalışmalarıyla tanınan bir karikatüristi cezalandırmakta kararlıdır. Sanatçının söyleşisinin olduğu bir kitapçıya saldırdıkları sırada beklenmedik bir olay gerçekleşir. Saldırıyı düzenleyenlerden biri olan genç kadın, eylem başladığı anda aydınlanma yaşayarak olayların seyrini tamamen değiştirecek bir hamle yapar. Büyük bir korku yaratan bu saldırıdan yıllar sonra, gizemli genç kadın yaşadığı olayları anlatabilmek için bir yazarla görüşmek ister. Pasaportundaki adını hatırlamayan bu kadın kendisinin başka bir zamandan, gelecekten geldiğini söylemektedir. Genç kadını ziyaret etmeye başlayan yazar, terör saldırısının ardındaki gizemi çözmeye çalışırken bir taraftan kendi geçmişiyle ve kimliğiyle de hesaplaşmaya başlar. 

Babam, ‘Ölüm dünyada değildir,’ dedi. ‘Ölüm içimizdedir.’”

Anyuru, romanında önemli sosyal meseleleri estetik bir yaklaşımla konu ediniyor. Düş ile gerçek arasında gidip gelen hikâye aracılığıyla kültürel kimlik, aidiyet, dil ve toplumsal baskıların bireyler ve topluluklar üzerindeki etkisine ilişkin önemli soruları gündeme getiriyor.

Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar, 2015 yılında meydana gelen Charlie Hebdo saldırısından ilham alınarak kurgulanmış distopik bir roman. Roman, saldırı sonucunda ölen köşe yazarları, editörler ve çalışanların ardında bıraktığı acıyı ve terörün etkilerini hem mağdurlar hem de saldırganların gözünden anlatıyor. 

Roman, distopya türünün özelliklerini taşırken aynı zamanda toplumsal eleştirilere de yer veriyor. Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar distopya severlere ilginç bir hikâye sunuyor ve gerçek hayattan esinlenerek sosyal konulara dikkat çekiyor.

Johannes Anyuru, aynı zamanda Müslümanların Avrupa’da yaşayabilmek için vatandaşlık sözleşmeleri imzalamaları gereken olası bir gelecek hakkında da okurunu düşünmeye sevk ediyor.

Johannes Anyuru Kimdir?

23 Mart 1979’da İsveç’in Göteborg şehrinde dünyaya gelen Johannes Anyuru, çağdaş İsveç edebiyatının son yıllarda öne çıkan genç yazarlarından biridir. Anyuru’nun babası Ugandalı bir akademisyen, annesi ise İsveçli bir gazetecidir. Çocukluğu iki farklı kültür ve kimlik arasında geçen yazar, bu deneyimlerini eserlerine de yansıtır.

Anyuru eserlerinde kimlik, hafıza, siyaset ve toplum gibi konuları ele alır ve okurlara derin düşünce ve anlam dünyası sunar. Anyuru edebi kariyerine ilk önce şiirle başlamıştır. Simgesel ve derin anlatımıyla kısa süre içinde dikkatleri üzerine çeken yazar, ilerleyen yıllarda kurmacaya yönelerek roman ve tiyatro oyunları yazmaya başlar.

Anyuru’nun edebi başarıları zaman içinde çeşitli ödüllerle taçlandırılmıştır. A Storm Blew in from Paradise adlı eseri İsveç’te büyük başarı elde eden yazar, Svenska Dagbladet Edebiyat Ödülü ve Aftonbladet Edebiyat Ödülü alarak edebiyat çevrelerinde hatırı sayılır bir yer edinmiştir.