Gürcü Edebiyatından Güçlü Bir Roman: Armut Bahçesi
“Adem’le Havva ne için yaratılmıştı dostlarım? Sevmek için tabii ki!”
Edebiyat dünyasının yükselen sesi Nana Ekvtimishvili’nin ilk romanı Armut Bahçesi, acımasızlığın hüküm sürdüğü yetişkin toplumunda seslerini bulmaya çalışan gençlerin güçlü bir tasviri olarak öne çıkıyor. Gürcistan’da, özellikle Tiflis’in kenar mahallesinde bulunan bir yatılı okulda geçen hikâye, dünyanın sınırlarının ötesinde yeni bir hayat arayışıyla ilgili düşünmekten kendini alıkoyamayan genç kadın Lela’nın etrafında şekilleniyor. Armut Bahçesi’nin arka planında, toplumsal çalkantıların ve siyasi değişimlerin derin etkiler bıraktığı Sovyetler dönemi sonrasının Gürcistan panoramasını görüyoruz.
Tiflis’in banliyö mahallelerinden birinde, “Zihinsel Engelli Çocuklar Okulu” veya yerel halkın tabiriyle “Gerzekler Okulu” olarak bilinen bir yatılı okul bulunmaktadır. Burada aileleri tarafından terk edilen çocuklar şiddet, cinsel istismar, ihmal, baskı ve suistimalle dolu çalkantılı bir öğrencilik hayatına katlanmak zorundadır.
“Deliliği tedavi etmek bu kadar kolay olsaydı, ortalıkta bu denli fazla manyak dolaşmazdı…”
Öykünün başkahramanı olan on sekiz yaşındaki Lela, bilişsel olarak okulun sınırlarını aşmış olmasına rağmen alternatifi olmadığı için okulun duvarları arasında sıkışıp kalmıştır. Kaçmaya ve sadece kendisine değil, aynı zamanda okuldaki küçük bir çocuk olan İraklı’ya daha iyi bir gelecek sağlamaya kararlıdır. Lela’nın aklından bir türlü çıkmayan iki düşünce vardır: tarih öğretmeninin ölümü ve “armut bahçesi” denen bölgenin ötesinde yeni bir hayata başlama ihtimali.
Amerikalı bir çift, okuldaki çocuklardan birini evlat edinmeye karar verince Lela bunu İraklı’nın daha iyi bir geleceğe sahip olması için bir fırsat olarak görür. Bu şansı gerçeğe dönüştürebilmek için İraklı’nın seçilmesini sağlayacak yollar bulmaya çalışır. Genç arkadaşı için daha parlak bir geleceğe giden yolu çizmeye istekli olan Lela, meselelerin sorumluluğunu tamamen üstlenmeye kararlıdır.
“Niye ağlıyorsun koca bebek?” dedi Lela adımlarını hızlandırarak. “Anlamıyor musun? Dönmeyecek işte! Sadece sana söylemeye cesaret edemiyor! Sana geri dönmeyeceğini söylemiştim ama sen beni dinlemiyorsun ki! Hem zaten anne neyine lazım senin? Yürümeyi, konuşmayı öğrenmişsin; yemeğini kendin yiyebiliyorsun! Koskoca adam olmuşsun, daha ne?”
Roman, fiziksel ve duygusal istismara maruz kalan; temel bakım ve destekten mahrum bırakılan çocukların varoluş sancılarına okuru şahit tutuyor. İçinde bulundukları yozlaşmış toplumda seslerini bir türlü duyuramayan çocuk karakterler aracılığıyla toplumsal çürüme ve duyarsızlık gibi kavramlara da vurgu yapılıyor.
“Korkacak kimse kalmayınca hayat anlamını yitirmiş ve zaman ağırlaşmış gibi geliyordu.”
Armut Bahçesi, zorluklarla yüzleşen genç bireylerin yılmaz ruhunu resmederek dirayet ve mücadele azmi gibi temaları irdeliyor. Yazar aynı zamanda en zorlu koşulların üstesinden gelmek için şefkat, umut ve kararlılığı elden bırakmamanın önemini de vurguluyor.
Nana Ekvtimishvili, çarpıcı anlatım tekniğiyle okuru Armut Bahçesi’nin canlı bir şekilde tasvir edilen dünyasının içine çekiyor. İncelikli ve şiirsel üslubuyla öne çıkan Ekvtimishvili, hikâye anlatma becerisiyle karakterlerin dayanıklılıklarının kaynağını estetik bir biçimde aktarıyor.
Ekvtimishvili’nin romanı; toplumun göz ardı ettiği önemli sorunları açığa çıkarması ve çocukların maruz kaldığı istismar, ihmal gibi konuları cesur bir şekilde ele alması bakımından da oldukça dikkat çekici. Bu etkileyici eser, gerçekçi hikâyesiyle okura derin bir düşünce ve empati deneyimi yaşama fırsatı sunuyor.
Nana Ekvtimishvili Kimdir?
1978 yılında Gürcistan’ın Tiflis şehrinde dünyaya gelen Nana Ekvtimishvili, yazar ve yönetmendir. Felsefe eğitimi ve senaryo yazarlığı geçmişi olan Ekvtimishvili hem edebiyat hem de sinema dünyasına ciddi katkılarda bulunmuştur. Çalışmalarıyla uluslararası çevrelerde de tanınan yazar, pek çok prestijli ödüle sahiptir.
Nana Ekvtimishvili, entelektüel yolculuğuna Javakhishvili Tiflis Devlet Üniversitesi’nde felsefe öğrenimiyle başlar. Felsefeden aldığı bu temel, daha sonra bir yazar olarak onun benzersiz bakış açısını ve anlatım tarzını da şekillendirir. Yaratıcı ufkunu genişletmek isteyen Ekvtimishvili, Potsdam-Babelsberg’deki Film ve Televizyon Akademisi’nde (HFF) senaryo yazımı ve dramaturji alanında eğitimine devam eder.
Nana Ekvtimishvili, 1999 yılında Gürcü edebiyat dergisinde hikâyeleri yayınlandığında yazar olarak tanınırlık kazanır. Bu vesileyle hikâye anlatma becerisini sergilemeye başlayan yazar, edebiyat kariyerine de sıkı bir başlangıç yapar. Ekvtimishvili’nin ilk düzyazı çalışmaları, bir yazar olarak gelecekteki başarılarının temelini oluşturur.
Yetenekli bir yazar olarak adını duyuran Ekvtimishvili’nin sanatsal ifadesi film sektörüne doğru gelişmeye devam eder. 2011 yılında Deda adlı kısa film ile ilk yönetmenlik denemesine imza atar. Kariyerinde bir dönüm noktası kabul edilen bu film, hikâyelerini sinemanın görsel unsurları aracılığıyla hayata geçirebilmesinin yolunu açar.
2012’de Nana Ekvtimishvili, ilk uzun metrajlı filmi Grdzeli Nateli Dgeebi’yi çekmek için Simon Grob ile beraber çalışmaya başlar. Bu merak uyandıran filmin prömiyeri 2013 yılında 63. Berlin Uluslararası Film Festivali’nde yapılır. Büyük beğeni toplayan film, uluslararası alanda ün kazanır. Uluslararası Sanat Sinemaları Konfederasyonu’ndan CICAE Ödülü’nü kazanan Ekvtimishvili, aynı zamanda edebiyat alanında da kariyerini sürdürür. Kısa hikâyeleri, romanları ve filmleri uluslararası alanda büyük beğeni toplayan yazar, kazandığı ödüllerle Gürcistan sinemasının yeniden canlanmasına katkıda bulunmuştur. 2015 yılında ilk önce kendi ülkesinde yayımlanan Armut Bahçesi romanı, 2018 yılında Almanya’da Suhrkamp Yayınevi tarafından Das Birnenfeld adıyla Almanca, 2020 yılında ise Peirene Yayınevi tarafından İngilizce olarak yayımlanmış ve kitap 2021 Uluslararası Booker Ödülü uzun listesinde yer almıştır.